Gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, bir mekanda saatlerce oturmayı, fotoğraf çekmeyi, gittiğim bir yer hakkında bi şeyler okumayı seviyorum. Bunları yapmak benim için artık öyle doğal hale geldi ki sanırım bu anılarımı yalnızca fotoğraflayarak kaydetmek onlara çok büyük haksızlık oluyor. Bundan sonra benim için anlam ifade eden, gittiğim ve bir kahvesini içtiğim cafeleri, duvarındaki resimlere baktığım sergi salonunu, sokaklarında yürüyüp adım başı fotoğraf çektiğim semtleri, bahçesinde oturup kitap okuduğum yerleri öyle boynu bükük bırakmayacağım. Düzenli olarak sık sık buraya kaydedeceğim.
Bunlara benim için çok çok özel bir semtle başlamam en doğrusu olacak sanırım. KUZGUNCUK. Kuzguncuk’a gittiğinizde kendinizi bir dizinin setinde gibi hissedebilirsiniz. Zira sokakları öylesine sakin, öylesine renkli evlerle dolu ki camının önüne bir saksı çiçeği koymayacak olanlar bu semtte yaşayamaz diye bir kural var sanıyorsunuz.
İcadiye caddesinde öylesine yürürken bile böyle şirin yerler dikkatinizi çekebiliyor. Aynı zamanda aranızda izleyenler varsa eğer, 2002-2005 arası yayınlanan Ekmek Teknesi dizisi de burada çekiliyormuş.
En çok ilgimi çeken şeylerden birisi gerçekten camının önüne çiçek koymayan olmamasıydı. Biraz da bahar ayında gitmiş olmanın verdiği sıcaklıkla dolaştım Kuzguncuk’u. Evlerin her birisi zevkle tasarlanmış gibi, insan kendini bir hayal aleminin içinde hissediyor. Kuzguncuk’ta en sık sorduğumuz soru ‘burada kim yaşıyor acaba?’ olabilir.
Evlerin renkleri, camların önündeki renkli saksı çiçekleri gibi kapılar da dikkat çekici bu küçük semtte. Kuzguncuk’un en çok hoşuma giden taraflarından birisi de kesinlikle sakinliği idi. İstanbul’da değilmişim gibi bir dinginlik var sokaklarında. Kuzguncuk’a her gidişimizde kendimizi İstanbul’dan soyutlanmış, o kaosa, metropol hayata ara vermiş gibi hissediyoruz. Hatta aramızda sık sık ‘Anadolu yakasının dinginliği’ üzerine tartışıyoruz. Aynı şehir, iki farklı kıta ve iki farklı hayat.
Kuzguncuk’ta gezip de bu evin fotoğrafını çekmeyen sanırım yoktur. Pastel rengi, camlarındaki çiçeklerin uyumu, yeşil pencereleri ve üzerindeki ‘Simitçi Tahir Sokağı’ yazısı ile Kuzguncuk’taki en orijinal evlerden olsa da ben favorilerimi de ekleyeyim.
Kuzguncuk aslında çok küçük bir yer. Uzun saatlerinizi ayırmadan, kendinizi çok yormadan, bir akşam yürüyüşü yapar gibi dolaşıp bir sürü güzelliği bir arada görebileceğiniz bir yer. Bu ilginç mimarisi olan şirin semti gidin, görün, fotoğraflayın.
Benim için çok çok özel olan Kuzguncuk Balıkçısı’ndan da sonraki yazımda bahsedeceğim.
:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder