2 Temmuz 2016 Cumartesi

'En Kısa Gecenin Rüyası'

Çok değil, birkaç gece önce saat 11 sularında Moda Sahnesinden çıkmış, Bahariye Caddesinden aşağı doğru yürüyordum. Bu güzel oyunun, bu harika oyunculukların ve profesyonel metnin bana hissettirdiklerini bir an önce paylaşmak istedim. Öncelikle En Kısa Gecenin Rüyası, Shakespeare'in bildiğimiz 'A Midsummer Night's Dream' yani Bir Yaz Gecesi Rüyası. Yalnızca farklı bir isimle çevrilmiş ve uyarlanmış hali. Daha evvel İstanbul Devlet Tiyartolarında izleme fırsatı bulmuştum. Saflığıma denk gelmiş olacak ki bir an bu oyunu farklı bir oyun sanarak aldım biletleri zira oyunun bu şekilde çevrilmiş halini hiç duymamıştım. Ama oyun başladı ve Thesesus ve Hippolyta sahneye girdi, biraz ilerledikçe beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü bu bildiğin benim DT'de izlediğim oyunun aynısıydı. Buna biraz canım sıkılsa da oyunu izledikçe (Mert Fırat'a ağzım bir karış açık bakarken) aynı oyunun farklı uyarlamalarını izlemenin aşırı keyifli olduğunu fark ettim. Bir metin bu kadar farklı bakış açıları ile ele alınabilirdi. Oyunu izlerken bir yandan diğer oyunla kıyaslıyor, ortak ve farklı yönlerini oyun sonrası tartışmak için heyecan duyuyordum.
En Kısa Gecenin Rüyası Shakespeare'in komedi türündeki en meşhur oyunu. Oyun içinde oyun söz konusu, ana temanın yanına bir de Atina halkının sergileyeceği tiyatro oyunu katılmış ve Shakespeare bu noktada sınıf farkına dikkat çekerek toplum eleştirisi yapmaktan geri kalmamış. Oyun bittikten sonra hemen ertesi sabah, daha kahvaltı bile yapmadan rafımdan alıp Bir Yaz Gecesi Rüyası metnini okudum. Böylece bir anda oyunun 3 halini birden görmüş oldum.
Oyunla ilgili kısa kısa yorumlar yapacağım. Öncelikle DT'dekinden birçok açıdan ayrılıyor. Dekor neredeyse hiç kullanılmamış, buna rağmen o ufacık sahnede olup biten ne varsa dekor varmışçasına seyirciye aktarıldı. Kostümler başarılıydı. Oyunculuklara söyleyecek olumsuz hiçbir şeyim yok. Melis Birkan ve Mert Fırat o aptal ve karşılıksız aşık rolünü mükemmel çevirdiler. Thesesus rolündeki Timur Acar için de mükemmel bir iş çıkardığını hatta akşamın yıldızı olduğunu söyleyebilirim.
Hep Shakespeare oyunlarının sıkıcı olduğunu, uzuuun tiradlar ile insanları bıktırdığını söylerler. Aksine, oyun öyle hızlı ve canlı aktı ki, atılan uzun tiradlar ve başı sonu belli olmayan cümleler bile hızla anlam kazandı.
Moda sahnesi, sahne düzeni olarak daha önce gördüğüm sahnelerden farklı. Sahne ortada ve seyircileri A blok ve B blok olarak iki yana yerleştirmişler Oyuncular da ona göre iki yöne bakarak da oynadılar.


Ah, afişe biraz olsun baksaydım sadece o eşek kafasından Bir Yaz Gecesi Rüyası olduğunu anlayabilirdim. Yaptığım hatadan pişman olduğumu söyleyemem. Levent Üzümcü'yü de Devlet Tiyatrolarından uzaklaştırılmadan evvel izleme fırsatı elde etmiş oldum böylece iki büyük oyuncuyu aynı rolü devleştirirken seyredebildim. 
"Senin erdemin benim ayrıcalığım
    Çünkü bana göre bütün dünya sensin
    Yani nasıl yalnız olurum bütün dünyanın
    Gözü bana çevrilmişken?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder