18 Temmuz 2016 Pazartesi

Kış Uykusu

"Karşımızdakini olduğu gibi görmeyip onu tanrılaştırmak; sonra da sanki böyle bir tanrı olabilirmiş de olmuyormuş diye ona kızmak. Bana biraz haksızlık etmiyor musun?"
Hemen, taze taze yazmak istedim çünkü uzun zamandır diyaloglarından, görselliğinden ve oyunculuklarından bu denli etkilenip "çok beğendim"diye başından kalktığım bir film izlememiştim. Bahsettiğim film Nuri Bilge Ceylan'ın 2014 yılında Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye ve En İyi Film ödüllerini aldığı Kış Uykusu.  3 saat 16 dakika olduğu için bu zamana dek izlemeyi hep ertelemiştim fakat filmin ilk kurgusunda süresinin 4 buçuk saat olarak belirlendiğini ardından 3 saat 16 dakikaya kısaltıldığını da belirtmem gerek. Film ile ilgili birkaç noktaya dikkat çekmek dışında söyleyeceğim pek bir şey yok.  Öncelikle doğanın kullanımı tam Nuri Bilge Ceylan'a göre olmuş, her kısım özenle fotoğraflanmış gibi mükemmel.


Film bence entelektüellik teması üzerine kurularak toplumdaki sınıf farklarını sezdirmeden anlatma amacı taşıyor. Süper bir sinema eleştirmeni de olmadığıma göre yanılıyor da olabilirim, sonuçta ödüllü filmlere konu tespiti bakımından pek güven olmaz, ama bu kadar çok entelektüel sohbetin geçmesi ve üst sınıf her karakterin (Aydın ve Necla) sürekli kafa yordukları bazı konuların olması, kurdukları cümlelerdeki kelimelerin dahi özenle seçilmiş olmasına başka bir anlam yükleyemedim doğrusu.  Değinmek istediğim bir diğer nokta mekanlar. Mekanlar sanki tiyatro sahnesiymişçesine düzenlenmiş, özellikle Aydın ve Nihal'in konuştukları oda, İsmail ve Nihal'in konuştukları eve sonradan eklenen oda, Aydın'ın çalışma odası. Hatta otelin lobisi ve mutfak bile düşünülerek hazırlanmış gibiydi. Dekor, duvarda asılı resimler ve tiyatro-sinema afişleri, fotoğraflar çok güzel ve dikkat çekiciydi.


 Üçüncü bir nokta ise müzikler. Kendimi Godfather izliyormuş gibi hissettim bazı yerlerde, o kadar itinayla seçilmişti ki. (bkz.Schubert)
 Çok çok sevdiğim 4 tane sahne var. Bunlar,
1. Aydın'ın Nihal'e "neymiş benim suçum?" diye sorduğu sahne ve diyaloglar.
2. İsmail'in Nihal'in verdiği paralar hakkında konuşması
3. Necla ve Aydın'ın çalışma odasındaki tartışmaları
Haluk Bilginer tam bu sahnede "Valla ben evim, odam, kitaplarım neredeyse kendimi oralı hissederim, başka bir yere de ihtiyaç duymam. Bu insanın kendine bir dünya yaratabilme kendini oyalayabilme yeteneği ile ilgili bir şey." demişti. Kesinlikle öyle.
 4. Levent öğretmen ile Aydın'ın Shakespeare atışmaları da harikaydı. Kaçırıdıklarım da olabilir fakat epey bi alıntılama vardı. "Vicdan güçlüleri korkutmak için düşünülmüş korkakların kullandığı sözcükten başka bir şey değildir."
"Aldanmak, yaptığımız her işte şaşmaz yazgısı hepimizin. Her sabah parlak işler tasarlar, gün boyu budalalık ederim."


-son-





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder