23 Nisan 2016 Cumartesi

İstanbul Modern Notları

Uzun zamandır bahsetmek istediğim İstanbul Modern, Karaköy kıyısında 8000 metrekarelik bir alana kurulmuş Türkiye'nin ilk modern sanatlar müzesi. Müzelere pek de olumlu bakmayan insanların bile ilgisini çekebilecek eserleri bünyesinde barındırıyor. Bu eserlerden bazıları kalıcı koleksiyon oluşturuyor olmalı ki, her gidişimde yerlerinde duruyorlar. Ben iki sene önce ve birkaç ay önce çektiğim fotoğraflar ile oluşturacağım bu yazıyı. Güncel sergi değişti ama bu fotoğraflar da zihninizde bir şeyler oluşturmaya yetecektir. Perşembe günleri müzenin ücretsiz günü, birkaç saatinizi ayırarak her köşesini görebilirsiniz.
Ben 'Geçmiş ve Gelecek', '14. İstanbul Bienali', 'Sanatçı ve Zamanı' ve 'Yüzyıllık Aşk' sergilerini görme fırsatı elde ettim. Göremediğim için en çok üzüldüğüm sergi ise 'Magnum Kontakt Baskılar' oldu.  

İstanbul Modern'e yalnızca müze gözü ile bakmak sanırım biraz hata olur. Düzenlediği sinema etkinlikleri, ücretsiz eğitim programları, en alt katında bulunan ufak kütüphanesi ve denizin üzerindeki cafesi ile farklı imkanlar sağlıyor. Aynı zamanda kartlar, defterler, hatta takılar alabileceğiniz küçük bir dükkanı bile var. 
Modern'i gezerken, Pera'daki Andy Warhol ve Grayson Perry'den, Masumiyet Müzesi'nden ya da Sabancı Müzesi'ndeki Joan Miro sergisinden aldığım kadar zevk almıyorum nedense. Burada da yeterince renkli ve devasa büyüklükte eserler bulunuyor, yeterince büyük ve herkesin sempati ile yaklaşacak bir şeyler keşfedebileceği bir sürü köşesi var. En sevdiklerim listesinde aşağıda kalıyor Modern.

En alt katında tavanı kitaplar ile dekore ettikleri bir yol var, tam da kütüphanesinin yanında. Bu tasarımı çok sevmiştim, kitapların dekorasyon aracı olarak kullanılması her zaman iyi bir fikir. 

Kütüphanenin etrafı camdan ve içeride bir duvar boyu kitaplık bulunuyor. Çalışmak, bir şeyler okumak, yazmak zevkli olabilir, denemeye değer.   

Sergiler arasında en en sevdiğim 'Yüzyıllık Aşk'tı.  Türk Sinemasının 100. yılına ithafen düzenlenmiş bu sergide Yeşilçam'ın ünlü isimlerinin fotoğrafları, sözleri, filmleri ile dolu duvarlar insanı eskilere götürüyor. Emek sineması gibi eski sinemaların biletleri bile sergideydi. Belki de o dönem filmlerine yetişebilseydik bu sergi çok daha anlamlı bir hale bürünürdü bizim için.
Merak edenler için buraya bir link bırakayım, ben arşivimde o günün fotoğraflarını bulamadım. 
http://yuzyillikask.istanbulmodern.org/



Bir sergiyi dolaşırken, sağda solda not alan güzel sanatlar öğrencilerini görmek, fikirlerini yanındaki arkadaşına, sevgilisine söyleyen insanları dinlemek bence çok zevkli. Hayatları hakkında hiçbir şey bilmediğimiz insanlarla yolumuz bir sinema salonunda, bir cafede, bir sergide buluşuyor ve sonra bir daha kesişmemek üzere ayrılıyor. 
En son gidişimde, karanlık bir oda içerisinde havada asılı şekilde dönen dünya figürü en çek ilgimi çeken ve dakikalarca orada durmama neden olan parça olmuştu. 

Yine ışık saçan bi parça:

İlk gidişimde havada asılı duran bir piyano vardı, ama en son gittiğimde kadırılmıştı sanırım.


Bienal zamanı gittiğimde devasa büyüklükte olan bir eseri de eklemezsem olmaz. Ben çektiğim bu karenin içinde olduğum zaman yüzde birini kaplıyordum sanırım.

İstanbul Modern'in giriş katında cafesi bulunuyor. Bu büyük müzeyi dolaştıktan sonra yorulup denize karşı bi kahve içmek istersiniz muhtemelen. Son olarak bir şarkı ekleyeyim, sabredip buraya adar okuyabilenler için :) https://www.youtube.com/watch?v=hpXlHIV3kjU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder