Hepimiz yorgunuz, hepimiz tükendik. Kimilerimiz karmaşadan,
metropol hayatından, kimilerimiz işe gidip gelmekten, kimilerimiz vizelerden,
finallerden, trafikten, dengesiz havalardan, metroya, otobüs durağına ulaşana
dek bitmeyen yollardan, ne giyeceğim telaşından yorulduk, yoruluyoruz. Şöyle
bir baktığımda insanlar kendilerine vakit ayırmaktan, kendilerine "benim
istediğim ne?"diye sormaktan ziyade olana bitene öyle kaptırmışlar ki
kendilerini, içine düştükleri hayatı kabullenip yollarına devam eden insanlarla
dolu çevremiz. Kaçımız, şöyle bir soluklanıp günde 1 saati kendimize
ayırıyoruz? Koşturmadan, bir yere yetişmeden? Gülten Akın'ın da dediği
gibi kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya. Belki de haftasonları, durup bu ince şeyleri anlamaya
vakit yarattığımız sınırlı kaçamak
noktalarımızdan yalnızca birisi. Kahvaltı müessesesi ise, Pazar günlerinin,
hele ki erken uyanabilen şanslı insanların vazgeçilmezi.
Bugün bahsedeceğim durak, Kadıköy Mosquito Cafe. Mosquito
sivrisinek anlamına geliyor. Sitesine girdiğinizde the Doors grubundan No me
molesto mosquito şarkısı çalıyor ki mekanda çalan şarkılar da bir o
kadar güzel. Caferağa Mahallesinde bulunan bu güzel cafenin yaşı benden büyük. İki sene önce
keşfettiğim bu mekana uzun zamandır vakitsizlikten gidemiyorum.
Kahvatısı mükemmel.
Bazen taze sıkılmış portakal suyu, bazense
limonata koydukları küçük bardakları, kızartmaları, sosisleri, yumurtaları, salatalık
domatesleri, zeytinleri, reçelleri, balları, acukaları ve tabi ki vazgeçilmez
çayı ile Mosquito şimdiye dek kahvaltı yaptığım en iyi mekanlardan
biri. Kahvaltısını merak edenleri buraya
alalım:
Yalnızca kahvaltısı değil, hamburgerini de deneme şansım oldu. Yazın giderseniz ev yapımı limonatasını içebilir, acıkırsanız yanına bi hamburger söyleyebilirsiniz. Porsiyonu büyük.
Bir seferinde de browniesini denemiştim. Ev yapımı mıydı
bilmiyorum ama lezzetliydi, onu da tavsiye olarak
alabilirsiniz.
Mutlulukla ilgisi olan bu kahvaltıları her
gün yapabilsem keşke. Erken uyanabilen birisi olmak isteme nedenlerim
tamamen beslenme düzenime dayalı. Her sabah erken bir saatte uyanmak, biraz
yürümek, dönerken fırından simit almak, portakal sıkmak bu kadar gözümde
büyümemeli ama büyüyor. Dediğim gibi, her an her saniye bir yerlere yetişme telaşı içinde nefes alamadan
koşuyoruz. Her gün yapabileceğimiz, bir şekilde fırsat yaratabileceğimiz
her şey gözümüzde büyüyor, zamanla kendimize
vakit ayırmak adına, dinlenmek için kaçtığımız limanlara dönüşüyor.
İstanbul'da kahvaltı yapabileceğiniz birkaç mekan daha var.
Bunlar Beşiktaş kahvaltıcılardaki Pişi ve Siyah. Eğer gittiğiniz mekanlarda hem
dizaynı hem de lezzeti önemsiyorsanız ikisi de sizin için güzle bir tercih
olabilir. Ama nedense (belki Kadıköy'de olmasından) Mosquito benim gözümde
ayrı. Hem bahçesinin samimiyeti, hem masa sandalyelerinin renkleri, hem de
kuytu bir yere saklanmış küçük yeşil bir dolabı anımsatan yapraklarla bezeli bahçe
duvarları ile bana daha sıcak geliyor. En kısa zamanda ziyaret etmeniz
dileğiyle :)
Not: bahsettiğim şarkının linkini bırakıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=-GiD6XBsc2M
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder