12 Nisan 2016 Salı

Mosquito'da Kahvaltı

Hepimiz yorgunuz, hepimiz tükendik. Kimilerimiz karmaşadan, metropol hayatından, kimilerimiz işe gidip gelmekten, kimilerimiz vizelerden, finallerden, trafikten, dengesiz havalardan, metroya, otobüs durağına ulaşana dek bitmeyen yollardan, ne giyeceğim telaşından yorulduk, yoruluyoruz. Şöyle bir baktığımda insanlar kendilerine vakit ayırmaktan, kendilerine "benim istediğim ne?"diye sormaktan ziyade olana bitene öyle kaptırmışlar ki kendilerini, içine düştükleri hayatı kabullenip yollarına devam eden insanlarla dolu çevremiz. Kaçımız, şöyle bir soluklanıp günde 1 saati kendimize ayırıyoruz? Koşturmadan, bir yere yetişmeden? Gülten Akın'ın da dediği gibi kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya. Belki de haftasonları, durup bu ince şeyleri anlamaya  vakit yarattığımız sınırlı kaçamak noktalarımızdan yalnızca birisi. Kahvaltı müessesesi ise, Pazar günlerinin, hele ki erken uyanabilen şanslı insanların vazgeçilmezi.
Bugün bahsedeceğim durak, Kadıköy Mosquito Cafe. Mosquito sivrisinek anlamına geliyor. Sitesine girdiğinizde the Doors grubundan No me molesto mosquito şarkısı çalıyor ki mekanda çalan şarkılar da bir o kadar güzel. Caferağa Mahallesinde bulunan bu güzel cafenin yaşı benden büyük. İki sene önce keşfettiğim bu mekana uzun zamandır vakitsizlikten gidemiyorum.
Kahvatısı mükemmel.
Bazen taze sıkılmış portakal suyu, bazense limonata koydukları küçük bardakları, kızartmaları, sosisleri,  yumurtaları, salatalık domatesleri, zeytinleri, reçelleri, balları, acukaları ve tabi ki vazgeçilmez çayı ile Mosquito şimdiye dek kahvaltı yaptığım en iyi mekanlardan biri. Kahvaltısını merak edenleri buraya
alalım:



Yalnızca kahvaltısı değil, hamburgerini de deneme şansım oldu. Yazın giderseniz ev yapımı limonatasını
içebilir, acıkırsanız yanına bi hamburger söyleyebilirsiniz. Porsiyonu büyük.
Bir seferinde de browniesini denemiştim. Ev yapımı mıydı bilmiyorum ama lezzetliydi, onu da tavsiye olarak
alabilirsiniz.
Mutlulukla ilgisi olan bu kahvaltıları her gün yapabilsem keşke. Erken uyanabilen birisi olmak isteme nedenlerim tamamen beslenme düzenime dayalı. Her sabah erken bir saatte uyanmak, biraz yürümek, dönerken  fırından simit almak, portakal sıkmak bu kadar gözümde büyümemeli ama büyüyor. Dediğim gibi, her an her saniye bir yerlere yetişme telaşı içinde nefes alamadan koşuyoruz. Her gün yapabileceğimiz, bir şekilde fırsat yaratabileceğimiz her şey gözümüzde büyüyor, zamanla kendimize vakit ayırmak adına, dinlenmek için kaçtığımız limanlara dönüşüyor.
İstanbul'da kahvaltı yapabileceğiniz birkaç mekan daha var. Bunlar Beşiktaş kahvaltıcılardaki Pişi ve Siyah. Eğer gittiğiniz mekanlarda hem dizaynı hem de lezzeti önemsiyorsanız ikisi de sizin için güzle bir tercih olabilir. Ama nedense (belki Kadıköy'de olmasından) Mosquito benim gözümde ayrı. Hem bahçesinin samimiyeti, hem masa sandalyelerinin renkleri, hem de kuytu bir yere saklanmış küçük yeşil bir dolabı anımsatan yapraklarla bezeli bahçe duvarları ile bana daha sıcak geliyor. En kısa zamanda ziyaret etmeniz dileğiyle :)
Not: bahsettiğim şarkının linkini bırakıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=-GiD6XBsc2M

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder