Bazilikanın Tepesinden Vatikan Manzarası |
Vatikan Roma'nın içerisinde bulunan ve dünyanın en küçük yüzölçümüne sahip
(1,5 kilometrekarelik) ufacık minicik 500 nüfuslu bir ülke. Roma'ya yolunuz
düşerse mutlaka bir gününüzü ayırın zira San Piedro Meydanı, Bazilikanın
içerisinde bulunan birbirinden değerli rönesansın doğuşunu sağlayan eserler ve
Bazilika'nın tepesinden gözüken Vatikan manzarası için değer.
San Pietro Meydanı |
Haritadan incelediğimde (-İstanbul'da en az üç aktarmaya alışkın bünyem
yüzünden) Vatikan'a yürümek gözümde büyümüştü ancak hiç de zor değil. Vatikan’a
doğru yürürken Tiber Nehri’nin diğer yakasına geçiyorsunuz ve köprü seçimi
bence burada çok önemli. Biz nasılsa dönerken geçeriz diye meşhur Sant Angelo
Köprüsü’nü değil Umberto Köprüsü’nü kullandık. Roma merkezinden kaptırdık
ve yaklaşık 1 saatlik bir yürüyüşün ardından ünlü mimar Bernini’nin tasarladığı
San Piedro meydanı tüm ihtişamı ile karşımızdaydı.
Bazilika ve ben (sağdaki ben) |
Papa her Çarşamba sabah 10'da konuşma yapmak için ekibiyle (evet ekibiyle) beraber Bazilika'nın önünde oluyor. Şansımıza günlerden Çarşambaydı.(-tamam rehberden okuyup Çarşamba gününe denk getirmiş olabiliriz.) Papa yaklaşık 1 saat konuştu ve konuşması farklı dillere çevrildi. Netice itibariyle bu gözler Papa gördü. (niçin gördü, nasıl gördü, neden gördü?)
Bazilikanın kapıları saat 1’de açılıyordu ve biz de o saate dek San Piedro meydanında, Aziz Pavlus heykelini, Bazilikayı inceleyerek meydanda işaretli bazı noktaların içinde durup sütunlara baktığımızda 4 sütunun tek bir sütun gibi göründüğü noktalarda durup sütunları seyrederek vakit geçirdik.
Bazilika |
Bazilika |
Bazilika'nın tepe kısmına çıkış için iki seçeneğiniz var: Asansör ve merdiven. 491 basamağı neredeyse 15 dakika aralıksız bir şekilde çıkarak tepeye ulaşıyorsunuz. Merdivenler sadece tek bir insanın geçebileceği kadar dar ve bazı noktalarda daha da daralıyor (neyse ki ben küçüğüm nımnımnım)
Yerden 137 metre yukarıdan o meşhur Vatikan fotoğrafını çekebilirsiniz.
Uzunca bir süre o muazzam manzarayı panoromik olarak seyrettik ardından
Kubbenin göründüğü bir alt kısma indik. Kubbeyi yine Michaelangelo tasarlamış,
ömrü yetmediği için de sadece bir kısmını kendi yapmış. Kubbenin altında
pizzalarımızı yedik (Evet orada da pizzacı var, imdat!) ve bir süre güneşte
oturduk. Bazilika keyfi bittikten sonra zar zor tırmandığımız merdivenleri bir
solukta indik. Planımız Vatikan Müzesi'ne girmekti ancak giremedik. O kadar
üzgünüm ki bir sonraki Vatikan seyahatim için bu bir bahane oldu diyerek
kendimi avutuyorum.
Castel San Angelo |
Son olarak gelirken de gördüğümüz, Cem Sultan'ın esir olarak tutulduğu ve
karışık siyasi dönemlerde Papa'ların ikamet ettikleri Castel San Angelo'yu heykellerle donatılmış köprüden fotoğrafladık. Köprüden görünüşü gerçekten çok etkileyici ancak Vatikan telaşı
ile çok da hakkını verebildiğimizi düşünmüyorum bu güzel kalenin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder